Friday 22 July 2011

-bir deve kuşu öyküsü-


Kafamı sokunca toprağa, ne görürüm biliyor musun? Saf bir karanlık! O kadar temizdir ki, içinde kaybolmak onun farklı bir haz verir çünkü gördüğüm savandan, otlaklardan ve ya da türdeşlerimden farklıdır. Onu sahiplenirim. Bunun çok temel bir prensibi vardır. O karanlık bendir! Onunla konuşabilirim, beni dinler, oflamaz, gündelik işlerini beni dinlerken düşünmez. beni anlayıp anlamadığını bilmiyorum (henüz!) ama benim anlamam söz konusudur. Karanlık ve toprağın kokusuna ulaşmak için kafamı, beş duyunu birden sokmaktan daha iyi bir fikir olamaz. Bende bu iyi fikri gerçekleştiren ve gerçekleştire-bilenlerden biriyim. Benden bir sürü olması hiç de rahatsızlık vermez çünkü her kuş bilirki herkes karanlıkta farklı bir şey konuşur ve başka bir alt benliğe sahiptir. Bu kuşların farklılığı gibi gözüksede, esasında bu toprağın farklılığıdır. Burada çok daha büyük bir şeyden bahsediyorum. Mantık çok basit işler; istediğin gibi gitmediğinde, kaçmak istediğinde özellikle mental olarak ama sadece mental olması gerekmez, potansiyel tehlikeler içinde geçerlidir, çünkü sen 'lanetolası' bir kuşsundur, kafanı toprağa sokman yeterlidir..

louco.

1 comment: